DEPREM NEDENİYLE MÜTEAHHİDİN CEZAİ SORUMLULUĞU 

Türkiye’de, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve 7269 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, müteahhitlerin inşa ettikleri binaların depreme dayanıklı olmasını sağlamalarını, bu doğrultuda gerekli teknik ve yasal gereklilikleri yerine getirmelerini ve binaların güvenliği için gerekli tüm önlemleri almalarını yasal bir zorunluluk olarak düzenlemiştir.  Müteaahit tarafından kanuni düzenlemeye uygun yapılmayan binaların deprem nedeniyle yıkılmasından  ötürü ölüm ve yaralama gerçekleştiyse müteaahidin cezai sorumluluğu söz konusudur. 

Müteaahhidin  özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı bir şekilde hareket ederek başkalarının ölümüne sebebiyet vermesi “Taksirle Ölüme Neden Olma” suçunu oluşturur. 

TCK Madde 85  

(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” 

Taksirle yaralama suçu ise aynı kanunun 89. maddesinde düzenlenmiştir: 

TCK Madde 89 

(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”    hükümlerine amirdir

Yargıtay 12. Ceza Dairesi   2020/3974  Esas  2022/4602 Karar   13.06.2022 tarihli kararında 

Yargıtay Binanın yapımında kullanması gerekenden daha az kalitedeki betonu kullanarak depremde binanın çökmesine sebep olan müteahhit, bilinçli taksirle ölüme sebep olmaktan sorumludur.” Şeklinde hüküm kurmuştur. 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020 / 10626 Esas  2022 / 10721 Karar 27.12.2022 tarihli kararında 

“binanın mevcut taşıyıcı elemanlarının donatı detaylandırmasında yetersizlikler olduğu, beton içerisinde standart dışı agregaların olduğu, malzeme kalitesinde, binanın proje ve yapım aşamasında yetersizlikler olması sonucu binanın meydana gelen deprem nedeni ile yıkılmasında, sanıklar …, … ve …’ın objektif olarak var olan dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olmalarına rağmen, İmar Kanununa, 1975 Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik hükümlerine ve dönem itibariyle bilim ve fennin gerektirdiği teknik şartlara aykırı davrandıkları, üzerilerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, mevcut sonucun gerçekleşmesinde etkili oldukları, bu nedenle meydana gelen ölümler bakımından sanıkların eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin, oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle sanıklar …, … ve … hakkında beraat kararları verilmesi”  şeklinde hüküm kurulmuştur. 

Olası kast ise bir kişinin bir eylemi gerçekleştirirken, kasten bir sonucu hedeflemediği, ancak sonucun gerçekleşmesinin muhtemel olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bu nedenle, kişi, suçu işlemek için özel bir kastının olmadığı ancak sonucun muhtemel olduğu için “olası kast” suçu işlemiş olur.  Müteahhidin cezai sorumluluğu belirlenirken her somut olay ve yıkım kendi içinde tüm unsurları ile değerlendirilmeli ve manevi unsur belirlenmelidir.  Eğer Müteahhit ölüm neticesinin gerçekleşmeyeceğine dair hiçbir somut veri olmamasına ve tehlikeliliğine rağmen, eylemi gerçekleştiriyorsa veya öngördüğü tehlikenin gerçekleşmesini veya gerçekleşmemesini tesadüfe bırakıyorsa kabullenme vardır. Bu durumda olası kast gündeme gelmektedir. 

Paylaş

Daha önce yorum yapılmadı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aramak istediğiniz kelimeyi giriniz

Shopping Cart